Sigorta Avukatı
Sigorta sisteminde ve uygulamalarında ortaya çıkan hukuki uyuşmazlık ve hataların belirlenmesi, giderilmesi ve yürürlüğe sokulması için belirlenen kuralları kapsayan hukuk dalıdır.
Sigortacılık uygulamasında rizikonun gerçekleşip gerçekleşmediği, bunun sigortanın kapsamında olup olmadığı, kusur durumu ve bunun sözleşmeye etkisi ve ödemenin kusurlu şahsa rücu edilmesi gibi hususların, sözleşmelerin pek çoğunda hukuki ihtilaflara sebebiyet vermektedir. Ayrıca sigortacılık faaliyetinin getirdiği genel mali risk, idarelerin de sigortacılık faaliyetlerini yoğun şekilde denetlenmeye yönelmeleri sonucunu doğurmaktadır. Tüm bunlara paralel olarak sigortacılığın ana mevzuatı olan Türk Ticaret Kanunu ve Sigortacılık Kanunu ile bunlara bağlı tüzük, yönetmelik ve tebliğlerdeki değişim, bu alandaki faaliyetlerin hukuki boyutuna ilişkin teknik hukuki desteğin sağlanmasını son derece önemli bir hala getirmektedir. Sigorta avukatı olarak verdiğimiz hizmetler ise:
Özdağ Hukuk & Danışmanlık Bürosu olarak Sigorta Hukuku kapsamına giren dava ve sigorta avukatı vekillik hizmetlerimiz ile müvekkillerimizin haklarını koruyor, prosedür ve süreçler hakkında bilgi verirken belge düzenleme ve takip işlemlerini yürütüyoruz.
Bilgi Alabileceğiniz Sigorta Türleri
Sağlık Sigortası
Kaza sonucu ölüm ve parçalama sigortası, Diş sigortası, Sakatlık sigortası (Tam daimi maluliyet sigortası), Gelir koruma sigortası, Uzun süreli bakım sigortası, Ulusal sağlık sigortası, Ödeme koruma sigortası, Göz sigortası
Hayat Sigortası
Daimi hayat sigortası, Vadeli hayat sigortası, Evrensel hayat sigortası, Değişken evrensel hayat sigortası, Tüm hayat sigortası
İşletme Sigortası
Tahvil sigortası, Yönetici ve yönetim kurulu üyeleri sorumluluk sigortası, Kefalet tahvili, Mesleki sorumluluk sigortası, Korunma ve sorumluluk sigortası, Ticari kredi sigortası, Şemsiye sigorta
Konut Sigortası
Eşya sigortası, Deprem sigortası, Sel sigortası, Ev sigortası, Ev sahibi sigortası, Kredi veren kuruluşların mortgage sigortası, Mortgage sigortası, Mülkiyet sigortası, Kiracı sigortası, Tapu sigortası
Ulaşım/İletişim Sigortası
Havacılık sigortası, Bilgisayar sigortası, Kamusal taşıt sigortası, Denizcilik sigortası, Uydu sigortası, Seyahat sigortası, Taşıt sigortası
Diğer Sigortalar
Kaza sigortası, Araç değer kaybı, Suç sigortası, Bitkisel ürün sigortası, Grup sigortası, Sorumluluk sigortası, Suçlu aramadan ödeme yapan sigorta, Evcil hayvan sigortası, Terörizm sigortası, Maaş sigortası, Hava durumu sigortası, İşçi tazminatı
Trafik Kazasından Kaynaklanan Bedensel Hasarda Dava Dilekçe Örneği
Güvence Hesabı’ndan Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Dava Dilekçesi
Kişinin geçirdiği trafik kazası neticesinde doğan geçici iş göremezlik, bakıcı ve/veya tedavi giderleri tazminatı; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMMS) kapsamında sigorta şirketi tarafından karşılanır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
2019/1036 E. - 2021/1587 K.
"Haksız fiil neticesinde bedensel zarara uğrayan, zarar gören bu nedenle meydana gelen zararlarını, zarar veren ve onun eylemlerinden sorumlu olanlardan talep edebilir TBK'nun 54. maddesinde "Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar
4.Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar." denilerek talep edilebilecek, zararların neler olabileceği düzenlemiştir. Trafik kazası neticesinden meydana gelen bedensel zararlarda da zararın belirlenmesinde TBK hükümleri uygulandığından davacı, sürücü ve işletenden söz konusu zararlarını talep edebilir.
2918 Sayılı Yasanın 91. maddesi gereğince işletenin yasanın 85/1 maddesi kapsamında zararlarından sorumlu olan sorumluluk sigortası şirketi ise söz konusu zararlardan sigorta sözleşmesi kapsamında sorumlu olduğundan, sigortanın zorunlu sigorta olması ve sınırlarının kanun ile belirlemesi nedeniyle ancak kanun ile belirlenen teminat içerisinde kalan zararlardan teminat limiti ile sorumludur.
Sorumluluğun belirlenmesinde ise 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesinde teminat dışı sayılan haller sayılmış olup, söz konusu düzenleme ile sigorta teminatı dışında tutulmayan zararlar sigorta şirketinden talep edilebilir. Kanun ile Sigortanın sorumluluğunda olduğu belirtilen zararlar, Genel Şartlar ile teminat dışına çıkartılmaz, sigorta haricindeki kuruma yüklenemez.
Davalı tarafından bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararlarının tedavi gideri kapsamında kaldığından bahisle 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesi gereğince Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu Genel Şartlarda belirtildiğinden bahisle, bu zararların Sosyal Güvenlik Kurumundan talep edilebileceği ileri sürülmüş ve yerel mahkemece de bu şekilde kabul edilmiş ise de; SİGORTA ŞİRKETİNİN sorumluluğu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde düzenlenmiş olup ilgili yasa hükmünde "Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde SİGORTA ŞİRKETİ tarafından karşılanır." denilerek SİGORTA ŞİRKETİNİN sorumlu olduğu tedavi giderlerinin sınırları belirlendiğinden, sigorta poliçe teminatı kapsamında kalan diğer tedavi giderleri ve geçici iş göremezlik tazminatının da SİGORTA ŞİRKETİ tarafından karşılanacağı şekildeki düzenleme ile Sigorta şirketinin sorumluluğunu kaldırmaz. Kaldı ki 2918 Sayılı Yasanın 90. ve 92. maddelerinde, sigortanın sorumluluğunun belirlenmesinde ve teminat kapsamının belirlenmesinde genel şartlara atıf yapan kısımlar sayılı 09/10/2020 tarihinde yürürlüğe giren kararı ile, iptaline karar verildiğinden, Anayasa Mahkemesinin iptali kararı nazara alındığında dahi, gerçek zararın belirlenmesine ilişkin TBK hükümleri ve Yargıtay'ın tazminatın belirlenmesine ilişkin ilkeleri çerçevesinde karar verilmelidir.
Buna göre, Yargıtay uygulamaları ile geçici iş göremezlik zararları ve bakıcı giderleri, TBK'nın 54. maddesi kapsamında kazanç kaybı ve çalışma gücünün azalmasından ve yitirilmesinden kaynaklanan doğan kayıplar ve SİGORTA ŞİRKETİ tarafından karşılanmayan tedavi gideri niteliğinde doğrudan zarar niteliğinde olduğundan ve 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi kapsamındaki teminat dışı zararlardan olmaması nedeniyle sigorta şirketinin sorumlu olmasına göre geçici iş göremezlik zararları ve bakıcı giderine ilişkin tazminat hesap raporu alınmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi de isabetli değildir.
Özdağ Hukuk & Danışmanlık Bürosu uzman avukatları olarak listelenen alanlarda ve izmir iş göremezlik avukatı alanlarında ve diğer özel durumlara ilişkin alanlarda müvekkillerine etkin hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmeti sunmaktadır. Yukarıda kısaca belirttiğimiz açıklamalardan sonra bize ulaşmak isterseniz Whatsapp için Tıklayın veya müvekkil hattımız olan 0544 424 84 67 numaralı telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.
Araçtaki değer kaybı belirlenirken aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımları dikkate alınarak aracın kaza tarihinden önceki 2.el satış değerinin tespiti ile aracın tamir edildikten sonra ikinci el satış değerinin tespiti ve arasındaki fark değer kaybını gösterir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26.
Hukuk Dairesi 2019/1137 E. 2021/1553 K.
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili davalının Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğu aracın davacıya ait araca çarpması nedeniyle davacıya ait araçta meydana gelen değer kaybının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davalıya sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu, aracın olay tarihinde 8 yıl 10 aydır kullanıldığı, 427.504 km de olduğu, aracın piyasa değerinin 67.500,00 TL olduğu, ancak kaza tarihinden önceye ait 9 adet hasar kaydı bulunduğu, önceki hasarlara ait belgelerin dosyada olmadığı, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının Ek.1.maddesine göre yapılan hesaplamaya göre araçta değer kaybı olmayacağı belirtilmiş, mahkemece rapora göre davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda:
Davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerektiğinden mahkemece öncelikle davacıya ait aracın kaza tarihinden önce meydana gelen kazalara ilişkin hasar dosyaları, fatura v.b gibi belgelerin getirilmesi, dava konusu kaza sonucu araçta meydana gelen hasar bedeli belirlendikten sonra aracın markası, yaşı, modeli ve kaza tarihinden önceki diğer hasarları da dikkate alınarak ikinci el piyasa satış değerinin tespiti ile aracın dava konusu kazada hasarlanması sonrasındaki ikinci el satış değeri arasında fark olup olmadığı belirlenip sonucuna göre değer kaybının tespit edilmesi gerektiği halde açıklanan hususlar dikkate alınmadan ve aracın değer kaybının belirlenmesinde etkili olan dava konusu kazadan önceye ait hasara ilişkin belgeler toplanmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
EK BİLGİ:
Araç değer kaybı sorgulama işlemi yapmak için telefonunuzun mesaj bölümünden araç plakasını aralarında boşluk olmadan (Örn: 35ABC123) yazdıktan sonra 5664'e gönderin. Araca ait değer kaybı telefonunuza mesaj olarak iletilecektir.
Araç değer kaybına uğtaracak parçaların değişimini öğrenmek için de şasi numarası ile sorgulama yapabilirsiniz. Araç değer kaybı sorgulamasında yaptığımız gibi: Şasi numarası ile değişen parçaları öğrenmek için PARCA yazıp boşluk bırakarak S yazıp boşluk bırakarak şasi no bilgisini yazıp boşluk bırakarak hasarın oluştuğu tarihi (gg/aa/yyyy) aşağıdaki örnekteki gibi yazıp sorgulama yapabilirsiniz.
Örnek : PARCA S ABC987DEF12345 01/01/2020
Özdağ Hukuk & Danışmanlık Bürosu uzman avukatları olarak listelenen alanlarda ve izmir değer kaybı avukatı alanlarında ve diğer özel durumlara ilişkin alanlarda müvekkillerine etkin hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmeti sunmaktadır. Yukarıda kısaca belirttiğimiz açıklamalardan sonra bize ulaşmak isterseniz Whatsapp için Tıklayın veya müvekkil hattımız olan 0544 424 84 67 numaralı telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.
Kredi hayat sigortası sözleşmesi kurulurken hasta olduğunu beyan etmeyen sigortalının bu hastalık nedeniyle ölümü halinde; mahkemece tüm tedavi kayıtları incelenmekte ve sigortalının lehtarları / mirasçıları, var olan sigorta tazminatı talep haklarını kaybetmektedir.
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
2021/1653 E. - 2021/1852 K.
Dosya kapsamı ve deliller incelendiğinde:
Dava, hayat sigortası poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda davacılar, murisleri tarafından dava dışı bankadan kullanılan tarımsal krediden kaynaklı kredi borçlarını yapılandırarak sonlandırdıklarını, oysa muris adına hayat sigortası poliçesi yapıldığını, müteveffanın kredi çektiği tarihte herhangi bir kanser hastalığı ya da rahatsızlığının bulunmadığını, davalı sigorta şirketinden işbu hastalığın poliçenin düzenlendiği sırada murislerin de mevcut olup beyan olmadığına yönelik tespitinin asılsız ve gerçeği yansıtmadığını bu nedenle de bakiye kredi borcundan davalının sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.Dosya kapsamına göre, davacılar murisinin dava dışı ... Bankası A.Ş'den birden çok kredi kullanıp bu kredileri yine birden fazla hayat sigortası poliçesi ile sigortaladığı, sigortalı murisin imzasını içeren sözleşmelerde kanser, böbrek yetmezliğine bağlı diyaliz tedavisi ve siroz hastalıklarının teminat kapsamı dışında kaldığının belirtildiği, davacılar murisinin de bu rahatsızlıkların kendisinde bulunmadığını beyan ettiği, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan ... tarihli raporda murisin ölüm sebebi ile kanser hastalığı arasında illiyet bağının bulunduğu saptandığı, davacılar murisinin ölümüne yol açan hastalığın sözleşme sırasında mevcut olduğu görülmüştür.
Bu durum karşısında; davacılar murisi ile hayat sigortası sözleşmesi yapıldığı sırada Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliğinin 7. maddesi kapsamında davalının bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirdiği, davacılar murisinin ölüm sebebi ile gerçekleşen riziko arasında illiyet bağının mevcut olduğu, davacılar murisinin rahatsızlığını sözleşmenin kuruluşu sırasında söylemeyerek / gizleyerek beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı değerlendirilmiştir. Bu itibarla,istinaf edilen kararda yazılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen kararda usul,yasa ve dosya kapsamı yönlerinden herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, kararın hukuka uygun olduğu, bu nedenlerle davacıların istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b,1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Zarar görenler araç işletenine karşı başvuru hakkında sahip değilse, zarar verene ait aracın trafik sigortacısına da başvuramaz.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
2020/124 E., 2022/672 K.
Diğer sigorta türlerinde olduğu gibi sorumluluk sigortalarında da kural olarak sözleşme serbestisi ilkesi geçerlidir. Ancak, kamu yararını gözeten kanun koyucu birtakım sorumluluk sigortalarının yapılmasını tarafların iradesine bırakmamış bu konularda özel düzenlemeler yapmıştır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13. maddesinin 1. fıkrası ile kamu yararı ön planda tutularak, yaptırılması zorunlu tutulan sorumluluk sigortalarının, özel kanunlardaki özel hükümler de saklı tutularak, sigorta şirketlerinin çalışma alanı kapsamında kalanlar bakımından bu tür sigorta sözleşmelerini yapmakla sigorta şirketleri zorunlu ve yükümlü tutulmuştur (Ulaş, Işıl: Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara 2012, s. 873). Aynı konuya ilişkin bu yükümlülük 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1483. maddesinde de yinelenmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesinin 1. fıkrası ile işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukukî sorumluluğu “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Nitekim KTK’nın 91. maddesi ile de işletenlerin, bu maddeye göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere malî sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunluluğu getirilmiştir. Burada işletenin sorumluluğu hukukî nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla birlikte, işletenin hukukî sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu ise, akdi (sözleşmesel) niteliktedir. Söz konusu akdi ilişki, işleten ile onun hukukî sorumluluğunu üzerine alan zorunlu (trafik) sigortacısı arasındadır.
Ayrıca KTK’nın 92. maddesinde zorunlu malî sorumluluk sigortası dışında kalan hususların tahdidi olarak sayılmış olup maddenin (a) bendinde belirtildiği üzere “İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler” sigorta teminatı kapsamı dışında bırakılmıştır. Vurgulamakta yarar vardır ki, bu hüküm işletenin eyleminden sorumlu olduğu kişilere yönelik kendi zararına dayalı talepleri noktasında önem arz etmektedir.Kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan yasal düzenlemelere göre, salt sigorta şirketinin dava edildiği ve üçüncü kişinin zararının söz konusu olduğu durumlarda bu hükmün uygulama alanı bulamayacağı açıktır.
Kazanın meydana geldiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları’nın A-1.maddesinde de; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” hükmüyle sözleşmenin kapsamı ve amacı net olarak belirlenmiş, tazminat kapsamında kalan hususlar da A-6. maddede sayılarak “İşleten tarafından ileri sürülecek tazminat talepleri” sigorta teminatı kapsamı dışında bırakılmıştır.
Görüldüğü gibi, karayolları zorunlu malî mesuliyet sigortasında, sigorta ettirenin/sigortalının zarar verdiği kişi, sigorta sözleşmesinin tarafı olmadığı hâlde bu sigortadan yararlanmaktadır (Karasu, Rauf: Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası, Ankara 2016, s. 23). Zira zorunlu trafik sigortası motorlu araç işleteninin KTK’nın 85. maddesinin 1. fıkrasında yer alan üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu belirlenen limitler dâhilinde üstlenir. Bu nedenle zarar görenler, bu zararın giderilmesi amacıyla, araç işletenine karşı KTK hükümlerine göre başvuru hakkına sahip değilse, zarar verene ait aracın trafik sigortacısına da başvuramayacaktır. İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri sigorta teminatı kapsamına dâhil değildir.
Somut olayda dava dışı sürücü T. A.’un davalılar N. T. ve H. Ö. adına işlem gören ve davalı E. S. A.Ş’ye zorunlu malî mesuliyet sigortalı olan ..... plakalı özel halk otobüsünü kullandığı sırada gerçekleşen trafik iş kazasında vefat ettiği, kazanın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla ..... plakalı özel halk otobüsünün işleteni olan işveren davalılar N. T. ve H. Ö. adına hareket eden ve trafik iş kazasının meydana gelmesinde %100 oranında kendi kusurlu olan dava dışı sürücü T. A.’un yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince üçüncü kişi olmadığı, dolayısıyla hak sahiplerinin de üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceği anlaşıldığından ..... plakalı özel halk otobüsünün kendi sigorta şirketi olan davalı E. S. A.Ş’nin dava dışı sürücü T. A.’un hak sahiplerine karşı sorumlu tutulamayacağı, bu nedenle davalı E. S. A.Ş. yönünden davanın reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Aracın satış esnasında kilometresi düşürülmüş ise bu gizli ayıptan satıcı sorumludur.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
2022/6482 E., 2022/8092 K.
Dava, davaya konu aracın kilometresi ile oynanmasından kaynaklı ayıp nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davalının aracın kilometresinin düşürülmesi nedeniyle gizli ayıptan haberdar olmaması, kusuru bulunmaması halinde sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Dava, konusu itibariyle tüketici yasası hükümlerine tabi olmayıp taraflar arasındaki meselenin halli için 6098 sayılı TBK’nun ayıba karşı tekeffül hukuki kurumunu düzenleyen 219 ve devamı maddelerine bakmak gerekir. Davacı 6098 sayılı TBK 219 ve sonraki ayıba karşı tekeffül maddeleri hükümlerine göre davalıdan tazminat istemekte haklıdır. Buna göre “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” Yine TBK 223. Maddesinde "Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır." ve TBK 225. Maddesinde "Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.
Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir." şeklinde düzenlemelerin yer aldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarına göre davaya konu aracın kilometre sayacında oynama olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Satışa konu araç gizli ayıplıdır. Satıcı ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur ve davalının süresinde kendisine ayıp ihbarında bulunulmadığı şeklinde beyanı da yoktur.
Açıklanan düzenlemeler ışığında dava dosyasının incelenmesinde; bilirkişi raporu ve TUVTÜRK muayene raporları ile aracın kilometresinin düşürüldüğü sabit olduğundan satıcının (davalının) kendisine süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı yönünde itirazı olmadığından söz konusu ayıbı bilmese dahi sorumlu olur.
O halde mahkemece, davacıya satılan aracın satış akdi esnasında kilometresinin düşürülmüş olduğu ve bunun gizli ayıp mahiyetinde olduğu isabetli şekilde tespit edildiği, davalı satıcının ayıba karşı tekeffül borcu nedeniyle davacı alıcıya karşı ayıpların varlığını bilmese dahi sorumlu olduğu gözetilerek araç satış sözleşmesinde satış bedeli olarak 7.500 TL belirtilmiş olmasına rağmen aracı düşük kilometreli zannıyla 21.300 TL'ye satın aldığını iddia eden davacının anılan iddiasına yönelik delilleri de incelenip değerlendirilerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, ölen kişinin trafik kazasındaki kusur oranına göre mirasçılarına ödenen bir sigorta tazminatıdır. Eğer trafik kazası, ölen kişinin %100 kusuru nedeniyle meydana gelmiş ise sigortacının mirasçılara destekten yoksun kalma tazminatı ödeme yükümlülüğü sona erer.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi
2020/7 E., 2020/8670 K.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
Başvuranın desteğinin davalı ... şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortalı aracın sürücüsü iken gerçekleşen çift taraflı kazada kendi kusuru sonucunda öldüğü dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Karayolu Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, KTK 85. maddesinde belirtilen bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:
“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f)Manevi tazminata ilişkin talepler” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış, burada örnekseme yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı KTK’nın 92/b maddesinde yer alan "İşletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu 92. madde hükmüne göre de sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerini sigorta teminat kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığı ve kapsama giren teminat türleri arasında bulunmamasına göre, başvuru sahibinin desteğinin kusuruna denk gelen destek tazminatını talep etme hakkı bulunmamaktadır.
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’nın uygulanmasının, Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. maddesinde belirtilen "tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği" ilkesine aykırı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu ilkenin uygulanabilmesi için her iki tarafın özgür iradesi ile poliçe düzenlendikten sonra zarar görenin aleyhine tazminatın kaldırılması yada azaltılmasını gerektirecek değişikliklerin yapılması durumunda geçerli olacaktır. Oysa 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları, yürürlüğe girmesinden sonra düzenlenen poliçelerde geçerli olacağından, poliçenin düzenlendiği tarih itibarı ile Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası’nın kapsamı tüm taraflarca bilinmektedir.
Sigortacı, işletenin sorumluluğunu poliçe ve genel şartlar kapsamında üstlendiğine göre, sonradan bir değişiklikten bahsetmek mümkün olmayacaktır. Kaldı ki, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1423. maddesine göre sigortacı, sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerinden oluşan aydınlatma yükümlülüğünü sigortalıya karşı yerine getirmese dahi sigortalı, sözleşmenin yapılmasına 14 gün içinde itiraz etmemiş ise sözleşme poliçede yazılı şartlar ve poliçenin ayrılmaz bir parçası olan genel şartlar kapsamında yapılmış olur.
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın amacı A.1 maddesinde; “Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.” şeklinde belirlenmiştir. Sigortanın kapsamı ise, Genel Şartlar A.3. maddesinde; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının KTK çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Kapsama giren teminat türlerinin tanımlandığı A.5. maddesinin (ç) bendinde ise; Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı “Üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır.” şeklinde ifade edilmiştir. Genel Şartlar A.6. maddesinin (c) bendinde; “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ve (d) bendinde “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının teminatı dışında kalan hallerden sayılmıştır.
Somut olayda, sigortalı sürücü desteğin, sevk ve idaresindeki araçla 12.09.2016 tarihinde, asli kusurlu olarak yapmış olduğu çift taraflı trafik kazasında ölmesi nedeni ile desteğin eşi ve çocukları tarafından murisin aracının zorunlu mali sorumluluk sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulmuştur.
Muris ile davalı ... arasında düzenlenen poliçenin teminat başlangıç ve bitiş tarihleri 27.11.2015 ile 27.11.2016 tarihleri olup, kaza 12.09.2016 tarihinde gerçeklemiş olup KTK 92. madde hükümlerine göre sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber desteğin kusuruna denk gelen destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin sigorta teminat kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığına göre, başvuranın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunmadığından, başvurunun reddine karar verilmesi gerekirken, talebin kabulü yönünde karar veren Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına karşı Sigorta Şirketi vekilinin itirazı üzerine, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince itirazın kabulü ile başvurunun reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde itirazın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir
DASK poliçesindeki deprem teminatının amacı deprem nedeniyle meydana gelen hasarların giderilmesidir. Bu nedenle, sigortalı konut veya çatılı işyerinde deprem nedeniyle meydana gelen hasar haricinde sigortalı yerin eskimesine bağlı olarak meydana gelen riskli yapı hali ve riskli binanın kentsel dönüşüm kapsamında yıkılması; DASK teminatının kapsamı dışında kalmaktadır.
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
2022/213 E., 2022/849 K.
Deprem sonrası hasar almış yapılarda yapılan hasar tespit çalışmaları ile herhangi bir afete bağlı kalınmaksızın yapının yaşanacak olası depreme karşı dayanımının belirlenmesi için 6306 sayılı Kanun kapsamında yaptırılan riskli yapı çalışmalarının DASK sigortası bağlamında birbirinden farklı kavramlardır. Davacıya ait bağımsız bölümde oluşan ve yapısal nitelik taşımayan tuğla duvar çatlakları, sıva ve duvar seramiklerindeki yer yer kabarmalar ve dökülmeler gibi hafif hasar kapsamında değerlendirilebilecek hasarların deprem nedeniyle oluştuğu ve DASK tarafından dekoratif onarım çerçevesinde belirlenen hasar tespit tutarının (18.303,42-TL) ise hasarın büyüklüğü ile orantılı ve uygun olduğu, DASK Genel Şartlarının A.3- Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı 3.6 maddesinde “Belirli bir deprem hadisesine bağlı olmaksızın binanın kendi kusur ve özellikleri nedeniyle zamanla oluşan zararlar.” hükmünün yer aldığı, davacı tarafından hasar ödemesi sonrasında davaya konu olarak yapılan talebin Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları A.3- Teminat Dışında Kalan Haller maddesi gereği, teminat dışı olarak değerlendirilmesi yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davacı kendisine ait işyeri vasfındaki bağımsız bölümün İzmir depreminde ağır hasar gördüğünü iddia etmiş ve iş bu dava ile davalı kurumdan bakiye tazminat talebinde bulunmuş ise de, mahkememizce dosyaya kazandırılan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporuna göre davacıya ait bağımsız bölümün bulunduğu yapının deprem neticesinde 7269 sayılı yasa kapsamında az hasarlı olarak hasar tespitinin yapıldığı, bu kapsamda davalı kurum tarafından dava öncesinde davacıya boya ve sıva çatlaklarına ilişkin ödeme yapıldığı, davacı veya diğer kat maliklerinin yapılan hasar tespitinin iptaline ilişkin (taşınmazın ağır veya orta hasarlı olduğuna ilişkin) açtığı herhangi bir dava bulunmadığı, deprem sonrasında binada yıkım ve ağır veya orta hasar gerçekleşmediği halde kat maliklerinin 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası kapsamında ilgili idarelere müracaatta bulunduğu, bu kapsamda yapılan incelemelerde ise binanın beton dayanımının çok düşük olduğu, ayrıca ana taşıyıcı ve kolonlarda demir kalitesi ve miktarı yönünden zayıflık saptandığı, bu nedenle binanın riskli yapı olarak tespit edildiği ve sonrasında bu karara istinaden yıkımının gerçekleştirildiği, davacıya ait bağımsız bölümün bulunduğu binanın yapım kalitesinden kaynaklanan zaafiyetler (beton kalitesi düşüklüğü, inşaat demirlerinin sayı ve mevcut durumu itibariyle standartlara uygun olmaması v.s) ile davacıya ait bağımsız bölümde deprem nedeniyle meydana gelen hasarlar arasında illiyet bağı bulunmadığı, binanın riskli yapı olarak yıkımının gerçekleştirilmiş olmasının davacıya DASK poliçesi kapsamında tazminat talep etme hakkı tanımayacağı, davacı tarafından davalı kurumun diğer maliklerce tüketici mahkemesine açılan davalarda alınan raporlar üzerine bir kısım bağımsız bölüm maliklerine ödeme yaptığı ve kendilerine de yargılama aşamasında ibraname teklifinde bulunulduğu iddia edilmiş ve bu gerekçe ile mahkememizce alınan bilirkişi raporuna itiraz edilmiş ise de dosyamız içerisine kazandırılan ilgili dava dosyalarında alınan bilirkişi raporlarında da aynı binada bulunan diğer bağımsız bölümlere ilişkin yapılan az hasarlı tespitinin doğru olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, bu raporlar ile mahkememizce alınan rapor arasında çelişki bulunmadığı, davalı kurum tarafından bir kısım kat maliklerine lütuf ödemesi yapılmasının davacıya da aynı şekilde lütuf ödemesi yapılmasına olanak sağlamayacağı, davacının dava konusu taşınmazın deprem nedeniyle ağır hasarlı olduğuna ilişkin soyut iddiasını destekler herhangi bir delil sunmadığı, mahkememizce alınan bilirkişi raporunun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun olduğu, iddianın ileri sürülüş biçimi, savunmanın kapsamı ve mahkememizce yapılan incelemenin niteliğine göre başkaca araştırılacak husus bulunmadığı, DASK poliçesindeki deprem rizikosunun amacının deprem nedeniyle meydana gelen hasarın yani riziko nedeniyle oluşan gerçek zararın giderilmesi olup, sigortalı işyerinde deprem nedeniyle meydana gelen hasar dışında sigortalı bağımsız bölümün eskimesine bağlı olarak meydana gelen riskli yapı durumunun (talebe konu zararın) DASK poliçe teminatı dışında kaldığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
Zorunlu deprem sigortası (DASK) sözleşmesinin yapıldığı tarihte, binasının "orta hasarlı" olduğunu bilen ve bunu sigortacıya bildiren sigortalı, DASK yaptırdıktan sonra 4.0 ve üzeri şiddetinde meydana gelen artçı depremlerin verdiği zararın tazminini DASK kapsamında sigortacıdan talep edebilir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
2020/597 E., 2021/1278 K.
Eldeki dava deprem sigortasından kaynaklanan maddi tazminat isteminden ibarettir. Öncelikle davacının aynı taşınmaz üzerinde bulunan bağımsız bölümleri hasar durumlarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle 26/05/2011 tarihinde sigortalattığı görülmektedir. Davacı sigorta yaptırırken ... Mahallesi ... ada, ... parselde bulunan taşınmazın 6 adet bağımsız bölümünden bodrum katta bulunan bir adet bağımsız bölüm ve zemin katta bulunan üç adet bağımsız bölümün orta hasarlı olduğunu belirtmiş, diğer bağımsız bölümlerin hasarsız olduğunu belirtmiş ve bu beyana göre sigorta primleri belirlenmiştir. Aynı taşınmaz üzerinde bulunan bağımsız bölümlerden birinin özellikle de olayda olduğu gibi zemin katlardaki bağımsız bölümlerin orta hasarlı olup diğer bağımsız bölümlerin olayda olduğu gibi üst katlardaki bağımsız bölümlerin hasarsız olarak değerlendirilmesi ve ayrı ayrı hukuki değerlendirmeye tabi tutulması mümkün değildir. Dolayısıyla bina hakkında değerlendirme yapılırken bağımsız bölümlerin hasar durumuna ilişkin tek değerlendirme yapmak yerine binanın bütünü hakkında bir değerlendirme yapmanın yerinde ve hukuki olacağı kanaatine varılmıştır. Bina hakkında deprem sigortası yapıldığı esnada davacı açıkça binanın bazı bağımsız bölümlerinin 19/05/2011 tarihinde meydana gelen 5,9 şiddetindeki depremde orta hasarlı olduğunu belirtmiştir. Bu beyandan sonra artık davacının bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığından bahsedilemeyecektir. Alanında uzman olmayan davacının aslında binanın tamamını orta hasarlı bildirmesi gerektiği beklenemeyeceği için davacının üzerine düşen bildirim yükümlülüğünü gerçekleştirdiği kabul edilmelidir.
Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları'nın B.3-1. maddesinde "Sigorta tazminatının hesabında, tam veya kısmi hasar olmasına bakılmaksızın, rizikonun gerçekleştiği yer ve tarihte, benzer yapı özellikleri göz önünde bulundurularak, binanın piyasa rayiçlerine göre hesaplanan yeniden yapım maliyeti esas alınır.
Bu açıklamalar ışığında 19/05/2011 tarihinde 5,9 şiddetindeki depremde orta hasarlı olarak kaydedilen ve daha sonra 26/05/2011 tarihinde sigorta ettirilen binanın, deprem sigortası yapıldığı tarihten sonraki 4.0 ve üzeri artçı depremler neticesinde daha fazla hasar gördüğü dikkate alınarak, söz konusu taşınmazın 19/05/2011 tarihindeki deprem nedeniyle uğradığı maddi zararın tespit edilmesi ve deprem sigortasının yapıldığı 26/05/2011 tarihinden sonra 4.0 ve üzeri şiddetinde meydan gelen artçı depremler neticesinde davacıya ait taşınmazın uğradığı zararın ihbar tarihi olan 16/06/2011 tarihi dikkate alınarak belirlenmesi gerekmektedir.
DASK poliçesindeki deprem teminatının amacı deprem nedeniyle meydana gelen hasarların giderilmesidir. Bu nedenle, sigortalı konut veya çatılı işyerinde deprem nedeniyle meydana gelen hasar haricinde sigortalı yerin eskimesine bağlı olarak meydana gelen riskli yapı hali ve riskli binanın kentsel dönüşüm kapsamında yıkılması; DASK teminatının kapsamı dışında kalmaktadır.
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
2022/213 E., 2022/849 K.
Deprem sonrası hasar almış yapılarda yapılan hasar tespit çalışmaları ile herhangi bir afete bağlı kalınmaksızın yapının yaşanacak olası depreme karşı dayanımının belirlenmesi için 6306 sayılı Kanun kapsamında yaptırılan riskli yapı çalışmalarının DASK sigortası bağlamında birbirinden farklı kavramlardır. Davacıya ait bağımsız bölümde oluşan ve yapısal nitelik taşımayan tuğla duvar çatlakları, sıva ve duvar seramiklerindeki yer yer kabarmalar ve dökülmeler gibi hafif hasar kapsamında değerlendirilebilecek hasarların deprem nedeniyle oluştuğu ve DASK tarafından dekoratif onarım çerçevesinde belirlenen hasar tespit tutarının (18.303,42-TL) ise hasarın büyüklüğü ile orantılı ve uygun olduğu, DASK Genel Şartlarının A.3- Teminat Dışında Kalan Haller” başlıklı 3.6 maddesinde “Belirli bir deprem hadisesine bağlı olmaksızın binanın kendi kusur ve özellikleri nedeniyle zamanla oluşan zararlar.” hükmünün yer aldığı, davacı tarafından hasar ödemesi sonrasında davaya konu olarak yapılan talebin Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları A.3- Teminat Dışında Kalan Haller maddesi gereği, teminat dışı olarak değerlendirilmesi yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davacı kendisine ait işyeri vasfındaki bağımsız bölümün İzmir depreminde ağır hasar gördüğünü iddia etmiş ve iş bu dava ile davalı kurumdan bakiye tazminat talebinde bulunmuş ise de, mahkememizce dosyaya kazandırılan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporuna göre davacıya ait bağımsız bölümün bulunduğu yapının deprem neticesinde 7269 sayılı yasa kapsamında az hasarlı olarak hasar tespitinin yapıldığı, bu kapsamda davalı kurum tarafından dava öncesinde davacıya boya ve sıva çatlaklarına ilişkin ödeme yapıldığı, davacı veya diğer kat maliklerinin yapılan hasar tespitinin iptaline ilişkin (taşınmazın ağır veya orta hasarlı olduğuna ilişkin) açtığı herhangi bir dava bulunmadığı, deprem sonrasında binada yıkım ve ağır veya orta hasar gerçekleşmediği halde kat maliklerinin 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası kapsamında ilgili idarelere müracaatta bulunduğu, bu kapsamda yapılan incelemelerde ise binanın beton dayanımının çok düşük olduğu, ayrıca ana taşıyıcı ve kolonlarda demir kalitesi ve miktarı yönünden zayıflık saptandığı, bu nedenle binanın riskli yapı olarak tespit edildiği ve sonrasında bu karara istinaden yıkımının gerçekleştirildiği, davacıya ait bağımsız bölümün bulunduğu binanın yapım kalitesinden kaynaklanan zaafiyetler (beton kalitesi düşüklüğü, inşaat demirlerinin sayı ve mevcut durumu itibariyle standartlara uygun olmaması v.s) ile davacıya ait bağımsız bölümde deprem nedeniyle meydana gelen hasarlar arasında illiyet bağı bulunmadığı, binanın riskli yapı olarak yıkımının gerçekleştirilmiş olmasının davacıya DASK poliçesi kapsamında tazminat talep etme hakkı tanımayacağı, davacı tarafından davalı kurumun diğer maliklerce tüketici mahkemesine açılan davalarda alınan raporlar üzerine bir kısım bağımsız bölüm maliklerine ödeme yaptığı ve kendilerine de yargılama aşamasında ibraname teklifinde bulunulduğu iddia edilmiş ve bu gerekçe ile mahkememizce alınan bilirkişi raporuna itiraz edilmiş ise de dosyamız içerisine kazandırılan ilgili dava dosyalarında alınan bilirkişi raporlarında da aynı binada bulunan diğer bağımsız bölümlere ilişkin yapılan az hasarlı tespitinin doğru olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirildiği, bu raporlar ile mahkememizce alınan rapor arasında çelişki bulunmadığı, davalı kurum tarafından bir kısım kat maliklerine lütuf ödemesi yapılmasının davacıya da aynı şekilde lütuf ödemesi yapılmasına olanak sağlamayacağı, davacının dava konusu taşınmazın deprem nedeniyle ağır hasarlı olduğuna ilişkin soyut iddiasını destekler herhangi bir delil sunmadığı, mahkememizce alınan bilirkişi raporunun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun olduğu, iddianın ileri sürülüş biçimi, savunmanın kapsamı ve mahkememizce yapılan incelemenin niteliğine göre başkaca araştırılacak husus bulunmadığı, DASK poliçesindeki deprem rizikosunun amacının deprem nedeniyle meydana gelen hasarın yani riziko nedeniyle oluşan gerçek zararın giderilmesi olup, sigortalı işyerinde deprem nedeniyle meydana gelen hasar dışında sigortalı bağımsız bölümün eskimesine bağlı olarak meydana gelen riskli yapı durumunun (talebe konu zararın) DASK poliçe teminatı dışında kaldığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
Trafik kazası nedeniyle ölen kişinin eşi, kazadan sonra yeniden evlenmiş ise sigortacının ödeyeceği destekten yoksun kalma tazminatı; ölüm tarihi ile eşin yeniden evlendiği tarih aralığı için hesaplanır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
2020/50 E., 2020/4350 K.
Dava, kasten öldürme nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş; hükme karşı davalılar ..., ..., ... ve ... istinaf başvurusunda bulunmuşlardır. Bölge Adliye Mahkemesince anılan davalıların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili; müvekkillerinden ...’in eşi, diğer müvekkillerinin annesi olan ...’in, davalıların murisi ... tarafından silahla vurulmak suretiyle öldürüldüğünü, müvekkillerinin murislerinin ölümü ile destekten yoksun kaldıklarını ve manevi çöküntü yaşadıklarını belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 45.) maddesi gereği destekten yoksun kalma tazminatının mahiyeti ve amacı, ölenin eylemli yardımını alanların, desteğin ölümünden sonra da bu yardımdan mahrum kalmaması olduğuna göre destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilebilmesi için her şeyden önce destek alma hakkı olan kişinin destek alma ihtiyacının devam etmesi gerekir. Bu itibarla; ölenden eş sıfatıyla destek alan kişinin yeniden evlenmesi halinde, bu kişinin desteğinden yararlandığı kişinin yardımından yoksun kaldığından bahsedilemeyeceği ve desteği olan eşinden dolayı destek tazminatına hak kazanamayacağı açıktır.
Somut olayda; ilk derece mahkemesince hükme esas alınan 25/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda, olay tarihinde davacı eş ...’in 45 yaşında olduğu, ölen eşinin desteğinden muhtemel hayat süresinin sonu olan 25/03/2037 tarihine kadar yararlanacağı, anılan davacının evlenme ihtimalinin %4 olduğu belirlenmiş ve hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından bu oranda indirim yapılmıştır. Ancak, UYAP kayıtlarından davacı eş ...’in karar tarihinden önce 17/05/2017 tarihinde yeniden evlendiği anlaşılmaktadır. Şu durumda Bölge Adliye Mahkemesince, davacı ...’in eşinin ölüm tarihi ile kendisinin yeniden evlendiği tarih aralığı için destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanması gerekirken muhtemel hayat süresine göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurularak davacılardan ... yönünden fazla miktarda maddi tazminata karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Kararın bu nedenle davacı eş ... yönünden bozulması gerekmiştir.
Özdağ Hukuk & Danışmanlık Bürosu uzman avukatları olarak listelenen alanlarda ve izmir sigorta avukatı alanlarında ve diğer özel durumlara ilişkin alanlarda müvekkillerine etkin hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmeti sunmaktadır. Yukarıda kısaca belirttiğimiz açıklamalardan sonra bize ulaşmak isterseniz Whatsapp için Tıklayın veya müvekkil hattımız olan 0544 424 84 67 numaralı telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.
Bu İnternet Sitesi içeriğinde yer alan tüm eserler (yazı, resim, görüntü, vb.) Avukat Aybüke Özdağ'a ait olup 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Bu hakları ihlal eden kişiler, 5846 sayılı Fikir ve Sanat eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan hukuki ve cezai yaptırımlara tabi olur. Avukat Aybüke Özdağ, ilgili yasal işlem başlatma hakkına sahiptir.