İcra Avukatı
Alacaklı kişiye karşı ödemesi gereken borcu ödemeyen ya da ödeyemeyen borçludan borcun bir şekilde tahsil edilebilmesi adına gerçekleştirilecek talep ya da talepler sonucunda devreye girecek adli sürecin nasıl işleyeceğinin belirlendiği hukuk dalıdır. Alacaklının borcunun tahsil edilebilmesi adına devlet zoruna başvurması sonucunda borçluya ait olan taşınır ve taşınmaz mallara yasa kapsamında belirlenmiş şartlar neticesinde el konulabilir.
İcra Avukatı Ne Demek?
İcra avukatı, borçlunun borcunu ödememesi halinde alacaklının talebi ile İcra ve İflas Müdürlükleri vasıtasıyla borçlunun taşınır ve taşınmaz varlıklarını tespit eder, İcra ve İflas Kanunu kapsamında borcun tahsil edilmesini sağlamak için çalışır.
İcra Avukatı Ne İş Yapar? Görev ve Sorumlulukları Nelerdir?
İcra hukuku işlemlerine ilişkin danışmanlık ve dava avukatlığı hizmeti veren icra avukatının diğer mesleki yükümlülükleri şunlardır;
• Öncelikle borçlu ile anlaşma sağlayarak alacağı tahsil etmeye çalışmak,
• Alacağın, borçlu ile yapılan görüşmeler neticesinde tahsil edilememesi halinde, icra müdürlüğü aracılığıyla icra takibi başlatmak,
• Davasını aldığı gerçek ve tüzel kişinin hakkını dava bitimine kadar savunmak,
• Borçlunun mal varlıklarına haciz konulması, satış işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve nihayetinde alacağın tahsil edilmesi için çalışmak,
• Rehin ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla alacak takibi yapmak,
• Finansal kiralama(leasing) ve kredi sözleşmelerinden doğan alacakların takibini sağlamak,
• Karşılıksız çek davaları açmak ve takibini yapmak,
• Borca ve kötü niyetli açılan icra davalarına itiraz sürecini başlatmak ve takip etmek,
• Haciz işleminin başlatılmasından tahsiline kadar olan tüm süreçte müvekkil ile iletişim halinde bulunmak.
Borcun bir kısmı ödenmiş olmasına rağmen tamamı ödenmemiş gibi icra takibi gerçekleştirilmesi halinde alacaklının kötüniyetli olduğu kabul edilir ve alacaklı kötüniyet tazminatına hükmedilir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi
2019/2681 E., 2020/370 K.
Davacı vekili, müvekkili idare hakkında ... 5. İcra Müdürlüğü'nün 2011/7207 sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, borcun sebebi olarak da, ... 25. Noterliği'nin 03.08.2006 gün ve 24132 yevmiye sayılı temliknamesinin gösterildiğini, oysaki, temlike konu alacağın bulunmadığını, ...-...-... devlet yolundaki ... Köprüsünün Yapım İşi'nin 31.08.2005 tarihinde dava dışı ... İnş. Taah. San ve Tic. Ltd. Şti.'ye ihale edilip, işe başlanıldığını, yüklenicinin 03.08.2006 tarihli dilekçesi ile hakedişlerini temlik etmek istediğini, idarenin iç genelgesine göre, 14.09.2006 tarihinde "olur" verildiğini, ancak olur işlemine dayanak olan yapım sözleşmesinin feshedildiğini, esasında 2006 yılında söz konusu işe 500.000,00 TL ödenek ayrıldığını, yüklenicinin ise, 02.10.2006 tarihine kadar 295.820,57 TL tutarında iş yaptığını, çalışmaların hızlandırılması için muhtelif tarihlerde yazılarla üç kez uyarıldığını, son kez yapılan ihtarnameye rağmen hiçbir faaliyette bulunmadığını ileri sürerek, davalıya takip dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespitiyle % 40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili ise; temliknamenin Karayolları 13. Bölge Müdürlüğü'ne 04.08.2011 tarihinde tebliğ edildiğini, 14.08.2006 tarihinde Bölge Müdürlüğü'nün uygun bulup kabul ettiğini, temlik sözleşmesinin onaylanmasıyla müvekkili şirketince dava dışı ... Şirketi'ne malzeme verilmesine başlandığını, ancak ödeme yapılmayınca bu kez icra takibi başlatıldığını, temlik sözleşmesinin varlığına rağmen temlik edene yapılan ödemenin borçluyu sorumluluktan kurtaramayacağını, temliknamenin yok sayılarak yapılan ödemenin hukuka uygun olmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İcra takibi tarihi esnadında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 72/5. maddesinde yer alan hüküm şöyledir: “takibinin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa, borçlunun talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararının da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz".
Davalı tarafından yapılan icra takibinden önce temlikname uyarınca davacı tarafından davalıya 59.005,12 TL ödeme yapıldığı, buna rağmen bu miktar icra takibinde düşülmeksizin takibe geçilmesinde davalı kötüniyetli olup mahkemece 59.005,12 TL üzerinden davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu talep hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, davacının temyiz itirazlarının 2. bent uyarınca kabulü ile kararın hüküm kısmının 1. bendinin ''fazlaya ilişkin kısım yönüyle talebin reddine'' cümlesinden sonra "davalının kötüniyetli talepte bulunduğu 59.005,12 TL'nin %20'si olan 11.801,02 TL kötüniyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine," cümlesinin eklenmesine oybirliğiyle karar verildi.
Alacaklı ve borçlu taraf arasındaki malvarlığı değişikliği bir sözleşmeye dayanmakta ise, burada sebepsiz zenginleşmeden söz edilemez. Çünkü sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
2014/14753 E., 2014/15658 K.
Dava konusu uyuşmazlık, davacının borçlu olmadığı bedeli, haciz tehdidi altında ve haczin kaldırılması şartı ile davalı alacaklıya ödediği iddiasına dayalı sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkin bulunmaktadır.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun konuya ilişkin 77. ve devamı maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır. Öte yandan, hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni ise, tam aksine, kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir.
Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, yani tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve dolayısıyla sebepsiz zenginleşmeden söz edilemez.
Somut olayda; davalı(alacaklı) taraf, takip borçlusu adına davacı tarafından gönderilen parayı almıştır. Ne var ki, davalı aldığı bu para nedeniyle sebepsiz zenginleşmiş değildir. Davalı alacağını tahsil etmiştir. Olay nedeniyle zenginleşen ise, borcu sonlandırılan takip borçlusudur. Mahkemece, bu husus gözetilerek, davalı aleyhinde sebepsiz zenginleşmeye dayalı açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Özdağ Hukuk & Danışmanlık Bürosu, kanun kapsamında borçludan borcun tahsil edilmesine dair düzenlemelerin yapılmış olduğunu belirterek bu durumun oldukça açık ve net bir şekilde ele alındığını vurgulamaktadır. Fakat burada alacaklıların dikkat etmesi gereken detay ise borcun tahsil edilebilmesi adına adli sürecin başlatılması gerektiği ve yakinen takip edilmesi gerektiğidir. Özdağ Hukuk Danışmanlık Bürosu olarak bu süreci sizin yerinize takip ederek yardıma ihtiyaç duyduğunuz her konuda size yardımcı olmak için hazırız.
Özdağ Hukuk & Danışmanlık Bürosu uzman avukatları olarak listelenen alanlarda ve İzmir İcra ve İflas Avukatı alanlarında ve diğer özel durumlara ilişkin alanlarda müvekkillerine etkin hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmeti sunmaktadır. Yukarıda kısaca belirttiğimiz açıklamalardan sonra bize ulaşmak isterseniz Whatsapp için Tıklayın veya müvekkil hattımız olan 0544 424 84 67 numaralı telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.
Bu İnternet Sitesi içeriğinde yer alan tüm eserler (yazı, resim, görüntü, vb.) Avukat Aybüke Özdağ'a ait olup 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Bu hakları ihlal eden kişiler, 5846 sayılı Fikir ve Sanat eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan hukuki ve cezai yaptırımlara tabi olur. Avukat Aybüke Özdağ, ilgili yasal işlem başlatma hakkına sahiptir.