Gerçek kişinin ölümü veya gaipliği durumunda, bu kişinin geride bıraktığı tüm malvarlığının kimlere ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen hukuk dalıdır.
Mirastan Kimler Pay Alabilir?
Türk hukuk sisteminde mirastan pay alacak kişiler zümre sistemine göre belirlenmektedir. Bunlar:
1. zümre olan miras bırakanın alt soyu kişilerdir. Bunlar, miras bırakanın çocukları ile torunlarıdır.
2. zümre miras bırakanın annesi, babası, kardeşleri ve yeğenleridir.
3. zümre ise mirasçının büyükbabası, büyükannesi, amcası, dayısı, halası ve teyzesi gibi akrabalarıdır. Mirasçının mirasından bu 3. zümreye kadar mirasçılar pay alabilir. Ancak bu zümreler arasında kanunu sıra vardır.
1. Zümre hayattayken diğerleri hak iddia edemezler. Bunların (yasal mirasçılar) haricinde, kan bağı bulunmayan kişiler ise vasiyetname ile mirastan pay alabilirler. Bunun için mirasçının ölümünden önce vasiyetname hazırlaması gerekir.
Saklı Pay Sahibi Mirasçı Nedir?
Miras hukukunda saklı pay, miras bırakanın sağlığında sattığı veya bağışladığı menkul ya da gayrimenkullerdeki miras hakkının belli bir oranda korunmasını sağlar. Türk Medeni Kanun’da sınırlı olarak sayılan saklı pay sahibi mirasçılar şunlardır:
2007 yılındaki Kanun değişikliğinden önce miras bırakanın kardeşleri de diğer mirasçılar ile birlikte saklı pay sahibi olarak sayılmaktaydı. Ancak günümüzde miras bırakanın kardeşleri, saklı pay sahibi mirasçılar arasından çıkartılmıştır. Şu anda bu hak, yalnızca Kanunda belirtilen kişilere aittir. Fakat her halde, 10 Mayıs 2007 tarihinden önce gerçekleşen ölümler için açılacak olan tenkis davalarında halen daha kardeşlerin saklı payı göz önünde bulundurulmaktadır.
İlgili kanun değişikliği aşağıdaki gibidir:
Kanun No. 5650 Kabul Tarihi : 4/5/2007
MADDE 1 – 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 505 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir."
MADDE 2 – Türk Medenî Kanununun 506 ncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi madde metninden çıkarılmıştır.
MADDE 3 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
10.05.2007 tarihli 26518 sayılı Resmi Gazete’ye ulaşmak için tıklayınız.
Miras Hukukunda Saklı Pay Oranları Nedir?
Miras Hukuku’nda saklı pay, Yasal Miras Payı üzerinden hesaplanmaktadır.
Saklı pay oranları şu şekildedir:
Zümre, derece anlamına gelmektedir.
1.Zümre: Murisin (miras bırakanın) birinci derece mirasçıları (altsoyu) anlamına gelmektedir.
2.Zümre: Murisin (miras bırakanın) ikinci derece mirasçıları (Anne-Baba) anlamına gelmektedir.
3.Zümre: Murisin (miras bırakanın) ikinci derece mirasçıları (Büyükanne- Büyükbaba) anlamına gelmektedir.
Mirasta Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?
Mirasta mal paylaşımı birinci derece mirasçı ile başlanır. Birinci derece mirasçının bulunmaması durumunda ikinci ve üçüncü derece mirasçılar arasında paylaşım yapılmaktadır.
Birinci Derece (Zümre) Yasal Mirasçılar
Murisin (miras bırakanın) ölümü üzerine birinci derece (zümre) mirasçıları, miras bırakanın altsoyunu kapsamaktadır. Altsoy, murisin (miras bırakanın) çocukları, torunları ve bunlardan doğanların tamamını kapsamaktadır. Zümre başı, murisin çocukları kabul edilmektedir. Murisin çocuklarının her biri eşit pay hakkına sahiptir. Çocukların miras bırakandan önce ölmüş olması halinde ölen çocuğun miras payı aynı şekilde halefiyet yoluyla kendi mirasçılarına geçer.
Halefiyet: Bir kimseye ait hakların başka birine geçmesidir.
İkinci Derece (Zümre) Yasal Mirasçılar
Murisin (miras bırakanın) ölümü üzerine ikinci derece (zümre) mirasçıları, miras bırakanın anne ve babasını kapsamaktadır. Anne ve baba, birinci dereceden mirasçının bulunmaması durumunda mirastan hak iddia edebilir. Bu durumda anne ve baba mirasta eşit pay hakkına sahiptir.
Murisin (miras bırakanın) anne ve babasının önce vefat etmesi durumunda ise bunların altsoyları halefiyet yoluyla mirasçılık hakkına sahip olacaktır. Mirasın paylaştırıldığı ikinci dereceden hiç mirasçı bulunmaması durumunda miras hakkı üçüncü derece bulunan hak sahiplerine geçecektir.
Üçüncü Derece (Zümre) Yasal Mirasçılar
Murisin (miras bırakanın) ölümü üzerine üçüncü derece (zümre) mirasçıları, miras bırakanın büyükanne ve büyükbabasını kapsamaktadır. Üçüncü derece (zümre), birinci derece (zümre) ve üçüncü derece (zümre) mirasçının bulunmaması durumunda mirastan hak iddia edebilirler.
Murisin (miras bırakanın) büyükanne ve büyükbabasının önce vefat etmesi durumunda ise bunların altsoyları halefiyet yoluyla mirasçılık hakkına sahip olacaktır. Bu durumda büyükanne ve büyükbabanın muristen (miras bırakandan) önce vefat etmesi durumunda üçüncü derece mirasçıların altsoylarında bulunan çocukları; dayı, amca, hala ve teyzeleri mirasın hak sahibi olacaktır. Belirtilen üçüncü derece (zümre) mirasçıların altsoylarının da bulunmaması durumunda, murisin eşinin bulunması ile altsoyların mirastaki hakları engellenmektedir. Murisin eşinin miras hakkından yararlanması zümre sistemine göre farklılık göstermektedir.
Eşin Mirasçılık Hakkı ve Mirasta Mal Paylaşımı
Eş, herhangi bir zümre mirasçısı değildir. Murisin eşi hangi derece (zümrenin) mirasçılık hakkı var ise, o zümreyle birlikte mirasçı olacaktır. Eş öncelikle birinci derece (zümre) mirasçı ile, birinci derece (zümre) mirasçı bulunmaması durumunda ikinci derece (zümre), ikinci derece (zümre) bulunmaması durumunda üçüncü derece (zümre) başları ve altsoyları, üçüncü derece (zümre) de muristen önce vefat etmesi durumunda eş tek başına mirasçı olacaktır.
Eşin Birinci Derece (Zümre) İle Birlikte Mirasçı Olması
Eş, birinci derece (zümre) ile birlikte mirasçı olması durumunda miras payı ¼ ‘dür. (TMK m.499)
Murisin (miras bırakanın) çocuklarının sağ olması durumunda eş bunlarla beraber mirasçı olacaktır. Eşin miras üzerinde ¼ hakkı belirlendikten sonra kalan pay çocuk sayısına bölünür ve bu şekilde miras paylaşımı yapılır.
Murisin çocuklarından birisinin vefatı durumunda, kalan miras payının yarısı hayatta olan çocuğa verilir. Geri kalan bölümü ise ölen çocuğun kendi çocuklarına eşit şekilde pay edilecektir.
Eşin İkinci Derece (Zümre) İle Birlikte Mirasçı Olması
Eş, ikinci derece (zümre) ile birlikte mirasçı olması durumunda miras üzerinde ½ pay hakkına sahip olacaktır.
İkinci derece (zümre) mirasçıların miras bırakandan önce ölmüş olması halinde miras payı halefiyet yoluyla kendi mirasçılarına geçer.
Eşin Üçüncü Derece (Zümre) İle Birlikte Mirasçı Olması
Eş, üçüncü derece (zümre) ile birlikte mirasçı olması durumunda miras üzerinde 3/4 pay hakkına sahip olacaktır. Geri kalan ¼ pay ise murisin üçüncü derece (zümre) mirasçılarına yani büyükanne ve büyükbabasına verilecektir.
Üçüncü derece (zümre) mirasçıların miras bırakandan önce ölmüş olması halinde miras payı halefiyet yoluyla kendi mirasçılarına geçer.
Tereke Nedir ve Nasıl Hesaplanır?
Tereke, ölen ya da gaipliğine karar verilen kişinin mal varlığı, hak ve borçlarının tümüne verilen addır. Terekenin tespitinden sonra bazı değerler eklenip/çıkarılmaktadır.
Saklı payın hesaplanabilmesi için terekeden çıkarılması gereken değerler:
Saklı payın hesaplanabilmesi için terekeye eklenmesi gereken değerler:
-Sağlar arası ivazsız kazandırmalardan iadeye tabi olanlar
-Sağlar arası ivazsız kazandırmalardan tenkise tabi olanlar
-Hayat sigortası alım bedeli
Reddi Miras Nedir?
Reddi miras, bir diğer adıyla mirasın reddi; murisin (miras bırakanın) vefatı sonrasında yasal ve atanmış mirasçıların vefat edenin her türlü borç ve alacaklarından oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesi olarak tanımlanmaktadır.
Miras, murisin (miras bırakanın) vefatı sonrasında beyana gerek kalmaksızın derhal ve kanunen geçmektedir (TMK m.599). Miras bırakanın borçlarından dolayı mirasçılar kendi kişisel mal varlıklarıyla sorumlu olurlar. Murisin borçlarından dolayı mirasçıların bundan sorumlu olmaması için reddi miras (mirasın reddi) müessesi vardır.
Reddi miras hakkına sadece yasal ve atanmış mirasçılar sahiptir. Reddi miras, ancak mirasın intikalinden sonra gerçekleşebilir.
Miras iki şekilde reddedilebilir (TMK m.605). Bunlar:
Mirasın Gerçek Reddi
Murisin (miras bırakanın) vefatı ile birlikte yasal veya atanmış mirasçıların mirası kanunda belirlenen süre içerisinde reddetmesidir.
Mirasın Hükmen Reddi
Mirasın hükmen reddi, murisin (miras bırakanın) ölüm tarihinde ödemeden aczi açıkçası belli ya da resen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır. (TMK m.605/2)
Mirasçılar, mirasın hükmen reddine ilişkin mahkemede tespit davası açabilirler ya da tereke alacaklılarının açacağı davalarda itiraz olarak öne sürebilirler.
Reddi Miras Süresi
Kanunda reddi miras (mirasın reddi) için üç aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür.
Miras üç ay içerisinde reddedilebilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını sonradan öğrendiklerini ispat etmedikçe murisin vefatından itibaren, atanmış mirasçılar için mirasın kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren başlar.
Reddi Miras Nasıl Yapılır?
Reddi miras (mirasın reddi), murisin son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesinde yapılır. Mirası reddeden mirasçının talebi doğrultusunda mirası reddettiğine dair belge verilir. (TMK m.609)
Örnek Reddi Miras Dilekçesi:
……… NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİNE
DAVACILAR : (Adı, Soyadı, Adres, T.C. Kimlik numarası)
MURİS : (Adı, Soyadı, T.C. Kimlik numarası)
DAVALI : HASIMSIZ
KONU : Mirasın reddi talebinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR
Muris ……….. (TCN:…………….) …./…./20….. tarihinde vefat etmiş olup davacı (Adı, Soyadı, T.C. No), olarak Muris ………………..'in mirasının kayıtsız ve şartsız reddettiğimi Türk Medeni Kanununun 606. maddesi kapsamında öngörülen yasal sürede Sayın Mahkeme'nin bilgilerine sunarım.
Mirasın kayıtsız, şartsız reddedildiğinin tespit ve tesciline karar verilmesini saygıyla talep ederim.
HUKUKİ NEDENLER : TMK, HMK Ve sair ilgili tüm mevzuat,
DELİLLER : Delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla;
● EK-1: Ölüm Belgesi
● EK-2: Mirasçılık Belgesi
● EK-3: Nüfus kayıt örneği
● Nüfus kayıtları (celbi talep olunur)
● Tanık, Bilirkişi incelemesi ve diğer deliller.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen sebeplere binaen; ……………. T.C. Kimlik numaralı Muris ………….. ………………..’nın mirasını kayıtsız ve şartsız reddettiğimin tespit ve tesciline karar verilmesini sayın mahkemenizden saygıyla arz ve talep ederim…./…/2022
İmza
Ad, Soyad
Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmişse miras reddedilmiş sayılır.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi
2022/2483 E., 2022/3769 K.
Dava, TMK'nun 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi istemine ilişkindir. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Mirasçılar Türk Medeni Kanunu'nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu'nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesidir. Ayrıca Türk Medeni Kanununun Velayet Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması da zorunludur.
TMK'nın 610/2. maddesinde; "Ret süresi sona ermeden tereke işlemlerine karışan,terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez." hükmü yer almaktadır.
Somut olayda; UYAP üzerinden alınan nüfus kaydına göre 27.01.2011’de vefat eden muris D. K.’nın babası kök muris A. K.’nın 11.02.1990’de vefat ettiği görülmektedir. A. İli, E. İlçesi, U. Mahallesi, 175 ada 17 ve 18 parsel sayılı taşınmazların UYAP üzerinden alınan TAKBİS raporuna göre kök muris A. K.’ya ait olduğu, kök murise mirasçı olan D. K.’nın mirasçısı olarak davacıların 15.05.2014 tarihli ve 9838 yevmiye numaralı resmi senetle anılan taşınmazlardaki hisselerini adlarına intikal ettirdiği, 20.05.2014 tarihli, 9946 yevmiye numaralı resmi senetle de hisselerini sattıkları tespit edilmiştir. Anılan işlemle davacıların terekeyi sahiplendiği anlaşıldığından, davanın TMK 610/2. maddesi gereğince reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Miras hakki çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak geçersizliğin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilir.
YARGITAY 1.HUKUK DAİRESİ
2012/2643 E., 2012/5818 K.
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca, iddianın ve savunmanın yukarıda değinilen ilkeler uyarınca araştırılması, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SGK tarafından ödenen emekli ikramiyesi, yaşlılık aylığı vb. ödemeler; miras reddedilmiş olsa dahi ölen kişinin kanuni hak sahiplerine ödenir.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/6440 E., 2021/1911 K.
Somut olayda, mirasbırakan ... 02.06.2011 tarihinde vefat etmiş, en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından miras reddolunmuştur. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının 09.07.2013 tarihli yazısında belirtildiği üzere, ...’e kamu emeklisi olması nedeniyle 04.06.2009 tarihinde 40.025,87TL emekli ikramiyesi tahakkuk ettirilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 612/1-2 maddesine göre: "Ölenin en yakın yasal mirasçılarının tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir."
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 89/10. maddesinde ise Sosyal Güvenlik Kurumunca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek emekli ikramiyelerini almadan ölenler ile ölüm tarihinde aylığa müstahak dul ve yetim bırakmadan ölen iştirakçilerin ikramiyelerinin kanuni mirasçılarına ödeneceği düzenlenmiştir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/17979 Esas 2016/7416 Karar ve 22/09/2016 tarihli ilamında: "miras bırakanın ölümü nedeniyle davacılara ödenen ikramiyenin hak sahiplerinin sıfatından doğan haklardan olduğu ve terekeye dahil olmadığı, emekli ikramiyesini almanın terekenin sahiplenilmesi anlamına gelmediğini" hükme bağlamıştır.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesin 2019/2083 Esas 2020/6248 Karar ve 15/10/2020 tarihli ilamında ise: "Sosyal Güvenlik Kanununda emekli ikramiyesinin tamamının dul ve yetim aylığına hak kazanan kişilere ödeneceği hüküm altına alınmış olduğundan emekli ikramiyesi terekeye dahil edilmeyerek hak sahiplerine aittir" hükmü yer almaktadır.
Emekli Sandığınca yapılan toptan ödeme, mirasçılara ait olduğu için terekeye eklenmez, Kanun gereği mirasçılara verilen bir para olduğu için tenkis davasına konu teşkil etmez. (... İlmi Açıklama ve Kazai İçtihatlarla Mirasta Tenkis, İade, İstihkak, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1995, sayfa 204; Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 27.02.1967 günlü 953/1097 sayılı kararı).
Mahkemece, emekli ikramiyesinin Kanun gereği hak sahibi mirasçılara ait olmasına karşın tereke kapsamına dahil edilerek tasfiyeye tabi tutulmuş olması doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Özdağ Hukuk & Danışmanlık Bürosu uzman avukatları olarak listelenen alanlarda ve diğer özel durumlara ilişkin alanlarda müvekkillerine etkin hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmeti sunmaktayız. Yukarıda kısaca belirttiğimiz açıklamalardan sonra bize ulaşmak isterseniz Whatsapp için Tıklayın veya müvekkil hattımız olan 0544 424 84 67 numaralı telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.